Müftülükten “Hacı Kağızman Türbesi”ne Son Nokta:
“Kayıtlarımızda Böyle Bir Türbe Yok”
Kars’ın Kağızman ilçesinde yıllardır halk arasında “Hacı Kağızman Türbesi” olarak bilinen ve özellikle Perşembe ile Cuma günleri yoğun şekilde ziyaret edilen alanla ilgili müftülükten resmi açıklama geldi. Yapılan araştırmalar sonucunda, söz konusu yerin türbe değil, şahsi bir mezar olduğu ortaya çıktı.
Vatandaşların çocuklarına iş, kızlarına hayırlı kısmet, hastalıklarına şifa ya da sınav başarısı dilemek amacıyla ziyaret ettiği alanın, türbe statüsünde olmadığı netlik kazandı. Müftülük, “Kayıtlarımızda böyle bir türbe yok” diyerek konuyla ilgili spekülasyonlara son verdi.
Tarihi ve Dini Kaynaklarda Yer Almıyor
Müftülük açıklamasında, Hacı Kağızman isimli bir zata dair resmi kayıtlarda herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı belirtildi. Uzun yıllar türbe sanılarak ziyaret edilen mezarın bugüne kadar ciddi bir araştırmaya konu olmadığı, resmi kurumlarca yapılan son incelemelerde ise hiçbir somut kaynağa rastlanmadığı bildirildi.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi de konuya ışık tutmadı. Yapı Kredi Yayınları tarafından hem Osmanlıca hem Türkçe olarak yayımlanan eserin 386, 389 ve 390. sayfalarında Kağızman ilçesi toplam 13 kez anılırken, Hacı Kağızman türbesinden hiç bahsedilmedi.
“Kimse Araştırmadı”
Vatandaşların, “Bu konuda neden bugüne kadar resmi bir açıklama yapılmadı?” sorusuna yetkililerin cevabı “Kimse gelip araştırmadı” oldu. Yani yıllardır halk arasında dolaşan bilgiler, herhangi bir resmi temele dayanmadan yaşamaya devam etti.
Torunlarından Mezarlık İddiası
İddialar sadece bununla sınırlı değil. WhatsApp ihbar hattına ulaşan bazı kişiler, kendilerini Hacı Kağızman’ın torunları olarak tanıtarak, mezarın gerçekten dedelerine ait olduğunu ve onun vasiyeti üzerine oraya defnedildiğini öne sürdüler. Bu kişilerin Tokat Zile, Ardahan, Iğdır, Manisa ve yurtdışından olduğu bildirildi.
Aşık Deyişleri Kaynak Sayılamaz
Bazı yazarların Hacı Kağızman’dan aşık atışmaları, şiirler ve halk deyişleri üzerinden bahsetmesi de müftülük tarafından yeterli bulunmadı. “Şarkılar ve türküler kulaktan dolmadır; bu nedenle tarihi belge sayılmaz” denilerek, somut ve resmi kaynakların esas alınması gerektiği vurgulandı.